20 Yıl Sonra Hala Aynı Kaygılar!..

20 Yıl Sonra Hala Aynı Kaygılar!..

İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) Bodrum Temsilciliği’nce 17 Ağustos depreminin 20’nci yıldönümünde bir basın açıklaması yapıldı. Açıklamada özellikle binlerce vatandaşın hayatına malolan 1999 depreminin 20. yılında yapı stokumuz güvenli mi? sorusu gündeme getirildi.

17 Ağustos 1999 yılında yaşanan ve Richter ölçeğine göre 7.4 büyüklüğündeki Marmara Depreminin üzerinden 20 yıl geçti. Resmi kayıtlara göre Kocaeli’de 9 bin 477, Sakarya’da 3 bin 891, Yalova’da 2 bin 504, İstanbul’da 981, Bolu’da 270, Bursa’da 268, Eskişehir’de 86 ve Zonguldak il sınırları içinde de 3 kişi olmak üzere toplam 17 bin 480 kişinin can verdiği depremle, ilgili İnşaat Mühendisleri Odası(İMO) Bodrum Temsilciliği’nce bir açıklama yapıldı. 

Basın açıklamasına TMMOB Bodrum İlçe Koordinasyon Kurulu Sekreteri Şahabettin Doğan, İMO Bodrum Temsilcisi İlhan Özyiğit, Makine Mühendisleri Odası Bodrum Temsilcisi Hilmi Geçin, İMO Bodrum Temsilciliği Yönetim Kurulu Üyeleri Arif Gürkan Türker ve Metin Soylu katıldı. Basın açıklamasını okuyan İMO Bodrum Temsilcisi İlhan Özyiğit, sözlerine şöyle başladı:

"Ülke tarihimizin en büyük ve sonuçları itibariyle en acı depremlerinden biri olan Doğu Marmara depreminin üzerinden 20 yıl geçti. Bu deprem; binlerce insanımızı toprak altında bıraktı, binlerce insanımız yaralandı. Yapılarımızın %25`i, kullanılamaz hale geldi. 17 milyar dolardan fazla ekonomik kayıp ortaya çıktı.17 Ağustos 1999 Depremi, ortaya çıkan can ve mal kayıpları bakımından bir "MİLAT" olarak kabul edildi. Ülkemizin en doğusundan en batısına, en güneyinden en kuzeyine kadar, uzak veya yakın ölçekte her aileyi etkiledi. 1999 yılına kadar yapı stokumuzu oluşturan anlayışın pek bir işe yaramadığı acı bir tecrübeyle görülmüştür. Yaşamış olduğumuz tüm acılara rağmen, bugün bile, yeterli ölçüde bir dersin alınmadığını açıklıkla söyleyebiliriz.”

“17 Ağustos 1999 Gölcük Merkezli Depremle, 12 Kasım 1999 Düzce Depremleri bir milat oldu mu? Bu sefer ders alındı mı?” sorusunu soran Özyiğit, konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Nasıl ki 1999 depremleri yapı imalatı dinamiklerinin değişmesi ve yapı denetim sisteminin kurulması için bir milat olarak kabul edildiyse, 2011 Van Depremi de "Kentsel Dönüşüm" için milat olarak kabul edildi. Hafif hasarla atlatılması gereken depremlerde dahi yapıların kullanılamaz hale gelmesi ve can kayıplarına yol açması, mevcut yapılardaki tehlikenin boyutunu gözler önüne sermektedir. 

8 Ağustos 2019 Tarihinde Denizli Bozkurt`da yaşanan 5,7 büyüklüğündeki depremin kamu yapılarında yaratmış olduğu hasarları bir kez daha düşünmek gerekiyor. "Riskli alan", "riskli yapı" belirlenmesindeki adaletsizlik, keyfilik ve hukuksuzluk mağduriyetler ve hak kayıplarına yol açmaktadır. Depreme karşı yapı stokunu güvenli hale getirmek iddiasıyla başlatılan kentsel dönüşüm uygulamaları, yeni sorun alanları yaratmaktadır. Kentsel dönüşüm projeleri kentsel "rantın" en yüksek olduğu bölgelerden başlamıştır.”

İmar Barışı yasasına değinen İlhan Özyiğit açıklamasına şöyle devam etti;

“Topraklarımızın büyük bir bölümü deprem tehlikesi altında bulunduğu gibi, yapı stokumuzun önemli bir bölümü de deprem riski taşımaktadır. Konuyla ilgili olarak tüm bilim çevreleri ve Meslek Odaları mevcut yapı stokunun iyileştirilmesi, onarılması ve güçlendirilmesi gerekliliğini dile getirirken, 24 Haziran seçimleri öncesi Çevre ve Şehircilik Bakanlığı`nın öncülüğünde, TBMM tarafından oybirliği ile ülke tarihinin en kapsamlı "İmar Affı" çıkarılmıştır. Amaç maddesi " yerleşme yerleri ile bu yerlerdeki yapılaşmaların; plan, fen, sağlık ve çevre şartlarına uygun teşekkülünü sağlamak" olan 3194 sayılı İmar Kanunu`na Geçici 16. madde eklenmiştir. Türk İmar Tarihinin bugüne kadar ki en kapsamlı imar affı olan bu düzenleme ile hiçbir mühendislik hizmeti almayan ve bu kanun kapsamında mühendislik hizmeti alması talep de edilmeyen yapılar, herhangi bir kontrol mekanizması olmaksızın, kuralsızca, sadece mal sahibinin beyanı ile kayıt altına alınarak yasal statü kazanmaktadır.”diye konuştu. 

“Öncelikle yapı sektöründe çalışan insanların başta mühendisler ve mimarlar olmak üzere iyi yetişmiş olmaları, iyi bir eğitim sürecinden geçmeleri gerekir” diyerek açıklamasına devam eden Özyiğit, “Oysa üç öğretim üyesinin imzasıyla mühendis ve mimar yetiştiren okullar açılmaktadır. Laboratuarı olmayan, yeterli öğretim kadrosu bulunmayan ve fiziki şartları yetersiz okullar öğrenci alıyor ve diploma veriyor. Oysa can ve mal güvenliğini sağlaması gereken mühendis ve mimarların öncelikle iyi yetişmiş olmaları gerekir. Bilimsel ve çağdaş bir anlayışla ortaya konmuş bölge ve kent planlarının yapılmış olması gerekir. Mesleki ve ahlaki yetkinliği esas alan ve meslek Odaları tarafından belgelendirilen Mühendis ve Mimarların "Özne olduğu" bir Yapı Denetim Sisteminin kurulması zorunludur” diye konuştu. 

İMO Bodrum Temsilcisi İlhan Özyiğit, “Bu sistem bütünlüğü ile birlikte yapı envanterinin çıkarılarak;

-İmar Barışı gibi yapı güvenliğinin yapı sahiplerinin beyanına bırakıldığı kaçak kat ilaveli veya tümüyle kaçak olan yapılar bugün kayıt altına alınmış bulunmaktadır. Bu yapıların deprem güvenliklerinin olmadığı açıktır. Bu yapılar yıkılmalıdır.

-Mevcut yapı stokunun durumu tespit edilerek iyileştirilmesi, onarılması, güçlendirilmesi veya yeniden yapılmasına karar verilmesi  gerekir.

-Yeni yapılacak olan yapıların, "Bina Deprem Yönetmeliği" dikkate alınarak bilim, teknoloji ve mühendislik ilkeleri doğrultusunda yapılması can ve mal güvenliği açısından zorunludur.

-Açıkçası planlama ve tasarım aşamasından yapının kullanıma açılmasına kadar geçen tüm süreç, mesleki ve etik yeterliliğe sahip mühendisler tarafından yönetilmeli ve denetlenmelidir.

-Ortaya çıkması muhtemel risklerin transfer edilmesi bakımından yapı sigortası ve mesleki sorumluluk sigortası yapılmalıdır.”ifadelerini kullandı.